Ruhum!!!
İçime kapandığım zaman,
Güneşin tepemde olupta zifri karanlık olunca!
Yazın kavurduğu!
Ama içimi buz tutan soğukluktayken!
Kalabalığın içindeki yalnızlığı tercih ederim.
Bana!Solmuş yapraklar ölümü değil!
Kapkara bulutlardan gelen sel!
Taşkınları değil!
Mezar taşımdaki birkaç cümle!
Benim ölüm tarihimi değil.
Ölüm sebebini yazsın.
Aldanma yukarıdaki yazdıklarıma!
Yalnızlıktan değil.
Çevremdeki kalabalığın yalnızlığından!
Öldü desinler!
Öldü dediysem!
Zannetme!
Bedenimin ağırlığı ölmedi!
İçimdeki hissettiğim ruhumun ağırlığı uçtu!
Eskisi gibi ol!
Eskisi gibi değil.
Ne kıyıya vuran dalgalar
Ne de dalgaya sebep olan rüzgar.
Ne sıcaktan,
Ne de gökyüzünün bekçisi bulutun üzüntüsünden.
Bence kayanın üstünde duran senden!
Eskisi gibi değil.
Gecenin içinden çıkan sesler.
Sesler bir anda sessizliğe büründü.
Hayır hayır!
Sokaklar aynı, kalabalık.
Köpekler yine aynı şekilde, havlıyor.
Her ne kadar gök gürültüsü bağırsa da!
Evin içinde! Dili lal olmuş senden!
Eskisi gibi değil.
Sabahları açılan pencere.
Pencerede selam bekleyen güneş.
Güneşin emri ile dolan sokaklardaki insanlar.
Hepsi yerli yerinde.
Aynı!
Tek farklı olan! Sen!
Perdeler kapalı, kapılar sürgülü!
Çünkü sokakta bir tek sen eksiksin.
Ne oldu sana!
Kendine gel.
Yine gündüz içimdeki sıcaklığım!Gece yalnızlığıma ışık tutan ses!
Eskisi gibi Sen!
Yeldeğirmeni Gibiyim.
Haaaaa.Seni çok seviyorum...
Sen acımasızsın!Kalbimi geri ver!
Gibi tepkiler verirdim.
Önceden…
Çok önceden! Asırlar öncesinden.
Şimdi bana ne yaparsan yap.
Beni kırsan da, benimle dalga geçsen de!
Uyuşmuş kafam bana izin vermiyor.
Bırak olsun! Diyor.
Çünkü insanlar duygularını satmışlar.Belki bir bahis uğruna!
Belki bir zevk uğruna.
Oyuncak gibi!Kalpsiz ve çok acımasız.
Para ile seviyor. Günlük sevişiyor.
Ya parayı sayarken, yada Masasında hesap yaparken seviyorum! diyor.
Hem de bir lüks masanın bedeli kadar.Beş para etmeyen bir değerle.
İnsanlardan nefret ediyorum.
Seviyorum yalnızlığı!
Bu yüzden yaşlandım.
Asırlar gibi gelen sevinçlerim,hüzünlerim bitti.Uyuştu dünyam.
Baş ucuma konulan bir mezar taşı bulunana kadar;
Bekleyeceğim...
Yanıbaşında hafifçe gelen esinti ile dönen bir yel değirmeni misali!!! getireskigunlerimi@outlook.com
çok gece öldüm
ben isterim ki.
öldüğümde kimse mezarımın
başında ağlamasın
çok severdik demesin
çünkü sevmediniz
çok gece öldüm
yine de görmediniz...
Come back
SELAM ???? Hİ guys ????
Ne Mümkün!
Güneşin doğarken çağırdığı kelebekler!
Ağlayan bulutların altında uçması!
Rengarenk baharın çiçeklere emir verip,
Tozlarını arılarla paylaşmak isterken!
İçimdeki kor ateş ile küle dönen dağda uçması!
Ne mümkün...
Parklarda oynayan çocukların gülüşleri!
Sahilde insanları kucaklayayan denizin sevinci!
Kaçamak sevgililerin sevgi dolu öpüşmeleri!
Yada gelecek neslin rahat içinde doğması!
Mümkün mü ?
Füzelerin,bombaların ateşin sardığı bir ülkede!
Paranın kokusunun olduğu havada!
Mümkün mü ihtiyaç sahibine bedava dağıtılacak bir tebessüm.
Eskiden kalan içimizdeki kaybolmuş olan adeletin olmadığı bir dünyada!
Mümkün mü yıkık viraneden ufacık bir birikimin çalınmaması!
Bahanelerle dolu bir hayat yaşıyoruz.
Kısacık ömürde.
İnancına göre yaşamak da suç oldu!
İnançsızın kendine göre yaşaması ayıp sayıldı.
Belki bedenini saracak bir toprak parçası.
Yada suyun üstünde yanacak bir alev topu!
Zalimlerin yönettiği bir dünya mı!
Yoksa zalimleri seçen bir topluluk mu!
Belki yarın, şeytanın dokunduğu bir tuş ile,
Mümkün olmayacak bir cümle!''Bir dünyamız vardı!''
Çünkü toz bulutlara karışan canlı dünyasında!
Oluşacak bir ebedi sessizlik.
Üzerine örtülen betonlarda yeşili görmek.
Bacalarda tüten zehirin nefesimize giden yolculuğunu engellemek,
Üretim uğruna borulardan akan kimyasalın,
Avucumuzla içtiğimiz ırmaktaki eski tadı bulmak!
Ne mümkün!
Yok oluyor benim dünyam.
Yok oluyor benim hayallerim.
Sevinçlerim, özlemlerim.
Biliyorum ki artık!
Yay tepti okun arkasına!
Biliyorum ki kum delikten akmaya başladı!
Biliyorum!
MÜMKÜN DEĞİL!
Hızla koşan zamanı durdurmak.
Su damlasının çizdiği yol!!!
Geldi yine mevsim değişimi!
Geldi yine sonbahar yağmurları!
Kendime benzetiyorum, bazen mevsimleri!
Nasıl ki onlarda bulut,güneş,ay varsa;Bende de var!
Bende de var.
Sen, sen, sen ve yine sen.
Ama bir fark var.
Mevsim değişimleri herkese paylaştırılmış.
Güneş, güzellikleri gösterir.Bazen de ısıtır.
Ama en büyük görevi, gece bekçisine açar kapıyı.
Ve volta atmaya başlar gece bekçisi...Ay!
Sen güneşe çıplak göz ile bakabilir misin ?
Bakamazsın!
İşte ayın parlaklığı bu yüzdendir.
İnadına her gün, açtığı kapıdan bakakalıyor.
Güneş!
Aya!
Bulutlar hiç öyle mi ?
Zifri karanlık bulutlar!
Sürekli bu yüzden ağlarlar.
Çünkü sürekli kızgındırlar.
Bir anda ışık saçar,bağırırlar!
Ama Sen!
Tüm görevler sende muntazamdır.
Her an içimi ısıtır,günümü aydınlatırsın.
Tam ayarında!
Bu yüzdendir,güneşin kıskançlığı!
Kimsenin kapıyı açmasına bile yoktur gerek!
Gecelerde saklıdır, lal olmuş konuşmalarda!
Siyahın koyu tonu olan gecede!
İçindeki sıcaklık yol gösterir!
Boynundan damlayan su damlası ,kalem gibi çizer yollarımızı.
Kapat perdeleri, hasetinden zayıflıyor ay!
Geçen gece, neredeyse hiç yoktu!
Güneş bu yüzden kızıp, gönderdi yıldızları.
Sensin sebebi! bu dünyada yaşayan!
Bu yüzden unutamadığım o gece!
Eşi benzeri olmayan sen!Hem ısıtır,hem ışıtırsın.
Bu yüzden bazen diyorum.
Her şeyi yaptığından!
Bu yüzden sen benim dünyamsın.
Hem gün de, hem karanlıkta!
Bulut olur ağlatırsın,
Yanan çölüme gelen ferahlık!...Esen ayrılık rüzgarındandır.
Dedim ya!
Geldi yine sonbahar!
Üzülme! Ağlama artık!
Taşacak dereler, karıştırma beni sürüklenen sele!
Her sonbaharın gerisinde vardır elbet ilkbahar.
Ve kapıda bekleyen kışın yerini alacaktır yaz.
Dünyam.
Haydi, çağıralım karları!
Çabuk gelsin yaz.
İşte bu benim dünyam.
Bekle!
Yine geleceğim...
Ramona!
Gündüz, maskenin gizlediği gülümsemenin!
Yanlızlıktaki sessizliği bozan sevişmenin.
Karanlıkta, kısık bir ışıkta; odayı kamaştıran.
Dili olmayan gecenin kulağımda bıraktığı iniltiler!
Duvara yansıyan sadece benim resmim,ama sırtımda hissettiğim tırnak izlerin!
Bunu anlatamıyorum.Gerçekliğe!
Ve gerçekliğin ellerinde tuttuğu canıma!
Korkuyorum.
Ellerinde tuttukları ile terk eder diye!
Haaaa!Hatırlıyor musun ?
Bir siyah top ile başladı dört yıl!
Hayır hayır beş yıl.
Görüyor musun bir yılı tahmin edene kadar geçti bir yıl daha!
Yüzünü bile görmeden, çok iyi hatırlıyorum...dudaklarının tadını!
Üzerimdeki tek ağırlığın gece olduğu o anlarda bile...
Hissediyorum.
Evet evet!Hissediyorum;
Üzerimde, içinde bulunduğum seni!
Kadınım!
Kadınım diyemediğim, ama her gece sahip olduğum hislerimin sahibi!
Size sorsam nedir bu his!
Ben ismini koyamıyorum.
Ben derim hakettiğim, o(gerçeklik) tehdit eder hak edeceğin!
İhtiyacım,geçmişteki hevesim,yarıda bıraktığım hevesim, veya erken geldi zannettiğim ama şimdi bulduğum mutluluk derim.
İnadından vazgeçmeyen gerçeklik söyledi son sözünü!
Bu sadece geçici bir heves,anlamı olmayan felaketin!
Beş yıl geçti diyecektim bu şiiri yazana kadar geçti yine satler.
Kadınım.
Daha kaç yıl geçecek, bilmiyorum.
Ama hem mutlu hem de korkuyorum.
Bizim istediğimiz, okyanusu yüzerek kavuşmak!
Şu okuyanlara bak, dalga geçiyorlar, gülüyorlar.
Ama!Ferhat yaptı!Su getirdi ise Şirinine!
Ben de okyanusu gerekirse yürüyerek geleceğim,Ramona!
Umut! ölmeden, avucumda tutacağım son şansım olsada!
Umut oldukça, bekleyeceğin bir Mecnunun olacak!
Haklı olduğunu bildiğim peşimdeki gerçeklik!
Vermeyecektir bana! seni de bilirse vermeyecektir
Bize bir şans!
Olsun!
Ölüm bile bir umut ise!
Sonrasındaki hayatta bekle!
Geleceğim.