AskerLiğide yedik az kaLdı ALLahın izniyLe.AcemiLik ßitti sayıLacak zaman iyi geçior burada şimdi usta ßirLiğimiz ßİTLİS TATVAN..
Hiç Sevmedim Kimseyi Senin Kadar
https://www.youtube.com/watch?v=SxKBvlE1VLs
Bizler Arzulanmaktan Ziyade Arzulamaya Aşığız...
_ . _ ._ . _
Yaptığımız quizin sonuçları belli oldu!
Yaptığımız quizin sonuçları belli oldu!
impossible is nothing...
impossible is just a big word thrown around by small men who find
it easier to live in the world
they've been given than to explore the power
they have to change it. impossible is not a fact. it's an opinion.
impossible is not a decleration. it's a dare. imposibble is potential.
impossible is temporary. impossible is nothing.
Quiz! Yılbaşı turnuvası başlıyor! Katılmak isteyenler buraya!
Quiz! Yılbaşı turnuvası başlıyor! Katılmak isteyenler buraya!
Küçük İtfaiyeci
Okumaniz bitince isi-gücü birakin ve 10-15 saniye düsünün;bu kadar çirpinmanin sonunda çevremizde bir kisiyi dahi mutlu edemiyorsak bir sorun var demektir.Bazen bize küçük gelen ayrintilar;karsimizdakini ömrünün sonuna kadar mutlu edebiliyor.........
KÜÇÜK ITFAIYECI
Anne, alti yasindaki lösemiyle savasan ogluna bakarken dalip gitmisti. Kalbi, aci içinde olmasina ragmen,kararlilik duygusunun da etkisini hissediyordu.Her ebeveyn gibi o da oglunun büyümesini ve umutlarini gerçeklestirmesini istemisti. Ama bu, artik mümkün degildi. Löseminin buna firsat tanimasi olasi degildi. Oysa o oglunun hayallerini gerçeklestirmesini istiyordu. "Bora! Büyüyünce ne olmak istedigini hiç düsündün mü? Hayatinda neler olmasini diledigin ve hayal ettigin oldu mu? diye sordu. Annecigim, ben büyüyünce hep itfaiyeci olmak istedim". Anne, gülümsedi ve.. "Dilegini gerçeklestirebilecek miyiz bir bakalim" dedi. Daha sonra, Ankara'daki itfaiye müdürlügüne gitti ve orada yüregi en az Ankara kadar büyük itfaiyeciler ile tanisti. Ona oglunun sonisteginden söz etti ve oglunun itfaiye arabasina binip sehirde küçük bir tur atmasinin mümkün olup olmadigini sordu. "Bundan daha iyisini de yapabiliriz.Eger oglunuzu Çarsamba sabahi saat yedide hazir ederseniz, onu o gün seref konugu yapar,itfaiyeci kimligine büründürürüz. Bizimle itfaiye müdürlügüne gelir, bizimle yemek yer, yangin söndürmeye gelir. Hatta bize ölçülerini verirsen, ona üzerinde Ankara itfaiyecilerinin kirmizi renk üzerine islenmis ambleminin oldugu gerçek bir itfaiyeci kostümü diktirir, lastik botlari ismarlariz. Hepsi Ankara'da üretiliyor." Üç gün sonra, itfaiyeci Bora'yi aldi, ona elbisesini giydirdi, ve hasta yatagindan itfaiye arabasina kadar eslik etti. Bora, itfaiye arabasina kuruldu ve müdürlüge dogru yol almaya basladi. Kendini çok mutlu hissediyordu. O gün Ankara'da tam üç yangin ihbari olmustu. Degisik itfaiye arabalarina, hatta itfaiye Müdürlügünün özel arabasina da binmisti. Yerel televizyonlar da onu izleyip, çekmislerdi. Hayallerinin gerçek olmasi, gösterilen sevgi ve ilgi, Bora'yi o kadar etkilemisti ki,doktorlarin söylediginden tam alti ay daha fazla yasamisti. Bir gece bütün yasam belirtileri dramatik bir sekilde yok olmaya baslayinca, hiç kimsenin yalniz ölmemesi gerektigine inanan bashemsire, aile bireylerini hastaneye çagirdi. Daha sonra Bora'nin itfaiyede geçirdigi günü hatirladi ve itfaiye müdürlügüne telefon açip Bora'nin bu dünyaya veda ederken yaninda, özel kiyafetleri içinde bir itfaiyecinin bulundurulmasinin mümkün olup olamayacagini sordu. Itfaiye Müdürü; "Bundan daha iyisini de yapabiliriz. Bes dakika içinde oradayiz. Bana bir iyilik yaparmisiniz? Sirenlerin çaldigin duydugunuzda, yangin olmadigi anonsunu yaptirabilir misiniz? Sadece itfaiyecilerin önemli bir meslektaslarini ziyarete geldiklerini söyleyiniz. Ve lütfen onun odasinin penceresini açiniz" diye yanitladi. Yaklasik bes dakika sonra hastaneye çengel ve merdiven tasiyan kamyonet ulasti. Merdiveni açti ve Bora'nin 5.kattaki odasina dogru yaklasti. Tam on dört itfaiyeci Bora'nin odasina tirmandilar. Annesinin izniyle onu kucakladilar ve ona onu ne kadar sevdiklerini söylediler.Ölümle pençelesen Bora itfaiye müdürüne bakti ve; "ben simdi gerçekten itfaiyeci miyim?" diye sordu. "Bundan süphen mi var Bora?" diye yanitladi müdür. Bu kelimelerden sonra Bora gülümsedi ve gözlerini sonsuza dek kapatti. Belki unuttunuz, belki hatirlamiyorsunuz,belki de çok duygusuz, çok kati oldunuz; Ama bilin ki ; HAYAT; SEVGI VE UMUT SAÇMAKTIR. Eger bunu okuyunca gözleriniz dolmuyorsa sizin için yapilacak birsey kalmamis demektir... Yok eger doluyorsa o zaman sevdiklerinizin kiymetini bilin, tüm insanlari sevin ve gerçek sevginizi ortaya koyun. Kininizi unutun LUTFEN.SAYGILAR........
akLını KuLLanmayı biLeni SeVeriM
Tek VazGeÇiLmezim oĞLumdur.)
Kırgınım sana ....
Sana sevmeyi öğrettim? Ama sen beni sevmedin?
Bir Kasım gecesi? Susmak için yazıyorum bu sefer? Şehrin ortasında kalan yanımdan bahsediyorum? Yani, senden, yani bizsizlikten çoraklaşmış kelimelerimden? Yani buruşturulmuş bir kirli peçete gibi buruşturduğun adımdan, yani sevdama ağıtlar yakan çocuk yüreğimden, yani ellerimle mezara koyduğum yanakları al al kızımdan, yani gidişinin tamda eylül tadından?
Kırgınım üstelik sana? Beni geceye mahkûm eden her faniye olduğundan daha çok? Kendimi ararken kör karanlıkta, elma dedim, ölüm çıktı karşıma? Oysa sen ?işte bu sana ölümlerine bedel? dediğim ?mucizemdin? hafızamda aşk var, karıştırıyorum galiba? Mucizeler güzel bitmez miydi?
Her hangi iki insanın karşılaşamayacağı gibi karşılaşmıştık seninle. Birbirine kıyısı olmayan kentleri komşu yaptık önce. Ve sonra daldım gözlerine. Gri kentlerin beyaz çocukları kadar siyahtı gözlerin? Ellerin üşürdü, ağlardım? Ellerin üşürdü, yanardım?
Kırgınım sana? Bir oyunun tamda ortasındaydım. Saklanıyordum içimden. Kaçıyordum? Sobelemeye hiçte niyetim yoktu üstelik. Adımı geceydi ve gece saklıyordu yara izlerini. Sonra gökyüzünden bir cemre düştü ışıl ışıl. Aydınlandım, yakalandım, sobelendim? Artık yaralarım belli oluyordu? Gözyaşı ile karışık bir acıma tadında uzattın ellerini? Anne tarafına denk gelmiştim sanırım. Kabuklarım vardı ya; kan oldu şimdi?
Masal dedim, olsa olsa masal dedim sana. Çünkü hiçbir şefkat bu kadar acıtmıyordu canımı ve hiçbir şehir ben olmuyordu sen olmayınca. Mekânsızdım yani ama geceydim. Bütün şehirlerin üstüne seriliyordum her günbatımında ama senin şehrine gün olan başkaydı, gün tadındaydı ve gece lüzumsuzdu?
Kırgınım sana güzel insan? Bir tek sen bilirdin yarımlığımı. Beni sahiden leyleklerin getirdiğini ve en az bir leylek ailesi kadar yuvaya sahip olduğumu bir sen bilirdin. Anne ve baba diyemeyişimi leyleklerin dilsizliğine verdiğimi bir sen bilirdin. Gene saçmalıyorum sanırım... Öyle ya seni ne kadar sevdiğimi de bilirdin?
Hani koşarak, kaçarak gelirdin bazen? Neden demezdim; öylesine derdin. Anlat derdim; Susardın. Susma derdim; ağlardın. Ağlama derdim. Niye derdin. Boğuluyorum derdim; Susardın? Niye sustuğunu bilirdim, ağlardım? Çaresizdim.
Kırgınım sana işte? Neden deme? Kırılacak kadar olan hiçbir şeyim yokta onun için. Beyaz sen kadar kimseye yakışmıyor; onun için, aynalar canımı acıtıyor, gece artık beni saklamıyor ve kızım, Kardelen?im ölüler ülkesinde karlar altında üşüyor onun için.
Hadi yüzüne o maskeyi tak şimdi. Çehren değişsin. Bana yabancı olduğun maskeyi tak. Adım yine önemsiz bir harf dizilimi olsun. Hadi tak o maskeyi şimdi. Gözündeki izlerimi silsin.
Beklide kırgınım sana. Öyle bir gittin, karanlık daha bir kör buralarda. Faili belli bir intiharsın şimdi. Avazım çıktığı kadar bağırsam ne değişir. İç kanamalı susmalar düştü payıma. Darağacındaki kelimelerim intikam peşinde yüreğimden ve sen ne de olsa bir şehrin her hangi bir yerinde, kimsenin görmediği kan izleriyle elinde ki resmi yırtıp rüzgâra bırakan, gözyaşı Kızıldeniz bir yabancısın şimdi?
Şairin dediği gibi: Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça?
Ve yazacaklarım bitmedi? Ölürsem belki?
...Geceydi...
bunu bana almanyadan bir arkadaşım göndermiş ben çok beğendim sizlerle paylaşmak istedim umarım beğenirsiniz..mustii.