“Uyudum uyandım hep seni düşündüm” diyordu şair mısrasını yaşadığım bir günde daha.
…
Önce bir kuş çizdim defterime, yamuk yumuk denilen cinsten.
Sonra etrafına minik minik el hareketleriyle bulutlar yaptım. İlkokulda yaptığım resimlere benzedi. Hala aynı kalabilmek, güzeldi.
Ufak bir ev, evin bacasını, çıkan dumanları çizmeyi denesem onlarda aynı olurdu. Biliyorum.
Ama ne bir ev istedim ne de bacasından çıkan duman olmak.
Bir kuş olmak istedim.
Yavaş yavaş bulutlara uzandım. Kanatlarımı çırptıkça daha yükseğe daha yükseğe… Göğe kavuşan bir kuş… Jonathan Livingston oldum belki de.
“Bir kanat ucunuzdan diğerine kadar tüm bedeniniz, düşündüklerinizden başka bir şey değil. Düşüncelerinizin zincirlerinden kurtulun, bedenlerinizin zincirlerini kırın.”
Zincirlerimi kırdım. Uçtum, uçtukça her bir hareketimde yeni şeyler kattım kendime.
Uçtum, gideceğim yeri düşünmeden uçtum.
Sadece, uçtum.
Gözlerimin gördüğü yere kadardı hayat diye düşünürdüm bir zamanlar.
Baktığım yer, yaşadığım yerdi.
“Gözünle gördüklerine sakın inanma. Görünenlerin hepsi sınırlıdır. Anlayarak bakmaya, bildiklerinin ötesine geçmeye çalış.”
Uçtum.
Gözlerimi açtığımda, ondaydım. Gözlerimi açtığımda, onu görmeme gerek yoktu.
Gözlerimi açtığımda, ondaydım. Hissedebiliyordum.
Uçtum.
Elim kaleme gitti. Bir ev çizdim. Bacasından duman çıkan bir ev çizdim. Bulutlarımı minik minik doldurdum. Bulutlara uzanan bir adet martı çizdim.
Gökyüzünde salınan…
- Evin içineyse?
“Görünenlerin hepsi sınırlıdır.”
…
Bazen öyle olur, sadece zaman hızlı geçsin istersin.
Serapsu
Katılım:
Seni bir kez gülümseten hiçbir şey için pişman olma.
Son oyun