zaman mı harcadı bizi bizmi zamanı??
Çocukken daha mı güçlüydüm ne?, yoksa toz pembe hayallerin varlığımıydı güç veren küçük kalbime.
Tüm dünyaya gücüm yeterdi, sıkınca kalbimin büyüklüğü kadar olan yumruğum tüm dağları titretebilirdi.
Herkes beni çok severdi, yalan pinokyonun burnunu büyüten bir masaldan ibaretti.
...
Hayat o kadar güzeldiki büyümeye bile hazırdım, ama büyüyünce tüm gizli güçlerim kayboluverdi.
Önce yıldızlar yitirdi güzelliğini, yıldızları saymak aklıma bile gelmiyor şimdi.
Dört mevsimde umrumda değil, zaten dört rakamını ben hiç sevmedimki; okulun beş gününde dört gün matematikti.
Altı kere altı otuzaltıydı ama çokta tat vermiyordu bana.
Benim derdim kurduğum hayallerim gerçekleşmeyeceğini anlamaktı hayatta.
Eşkenar üçgenin açıları eşitti ama, çocukluğumun toz pempe hayallerini çalmışlardı kız rengi deyip bana.
Kız rengi tozpembe hayallerim yok şimdi(!)zaten yatıp izlediğim bulutlardada göremiyorum şimdi; bulutları benzettiğim binbir şekli.
Hem büyüyünce bulutlarda güzelliğini yitirdi,şimdikiler çocukluğumun bulutları değilki!
Su buharlarının basınçla meydana getirdiği şeylerdi....
Seni Bir Başka Severdim!
Seni bir başka severdim ben. Kimseyi sevmediğim gibi, bir başka işte, tarif etmesi zor!
Seni Bir Başka Severdim!
Ben seni sevdiğimde, bir şehrin ışıkları gibi yanardı gözlerim. Önüne ardına bakmadan, hesap yapmadan, seni tüm kalbimle severdim.
Seni bir başka severdim ben. Nefesim gibi, çocuğum gibi, vazgeçmeyi hiç aklımdan geçirmeden severdim.
Adını söylerken içim titrerdi. Elim, ayağım, kolum gibiydin. Ne zaman değse tenim tenine, ne zaman buluşsak, bir tören gibi gelirdi. Bu sevmek bile değildi, bir çeşit dua gibiydi. İki insan, tek olurdu kimseler görmeden. Gerçekten tek ve bir olurduk.
Seni bir başka severdim ben. Diğer sevdiklerimden farklı severdim ama her çok seven kadar hata yapmışlığım da vardır.
Bir zamanlar ben de, şimdi yüreği hızla çarpanların durduğu yerde duruyordum. Oradan nasıl görünüyor manzara bilirim. Orada yapılan yanlışlardan ben de nasibimi aldım. O yüzden, şimdi tebessümle bakabiliyorum.
Seni bir başka sevdim ben. O zaman ben de bir başkaydım aslında. Neyim varsa seninle paylaşmak üzerinde kurulmuştum. Ortak bir gelecek için savaşan, doğru göremeyen, olacakları tahmin edemeyen kadınlardan biriydim.
Ben de bu aşkın bir ömür süreceğine inanmıştım. Bir efsane olacaktık. Herksin parmakla gösterdiği büyük aşkın altına imza atacaktık. Yaşlanacaktık birlikte; sen bana, ben sana son nefesimize kadar dayanacaktık.
Sonra ne oldu? Bilmiyorum, o bölüm çok karışık! Yıllar içinde zihnimden sildiğim kötü anılar, doğru bir yargıya varmamı engelliyor. İyiler de kalmadı gerçi!
Ancak bir sahneyi çok net hatırlıyorum. Dans ediyoruz, göz göze. Sen bensin, ben senim, birbirimizin kalbinde yeniden aşık oluyoruz. Biri şarkı söylüyor sahnede. Etrafımızda insanlar var. Bize bakıyorlar mı bilemiyorum. Ben sende kaybolmuşum. Kolların sarmış bedenimi, gülümsemende aklımı takılı bırakmışım. İşte, bunca yıldan geriye kalan tek anı bu!
Seni bir başka sevdim ben. Gözyaşım gibi, dostum gibi, babam gibi, adamım gibi, bir dua gibi, seni bir başka sevdim. İzin verseydin, bir ömür de severdim…
Meltem Esti Sadece!!!
“Uyudum uyandım hep seni düşündüm” diyordu şair mısrasını yaşadığım bir günde daha.
…
Önce bir kuş çizdim defterime, yamuk yumuk denilen cinsten.
Sonra etrafına minik minik el hareketleriyle bulutlar yaptım. İlkokulda yaptığım resimlere benzedi. Hala aynı kalabilmek, güzeldi.
Ufak bir ev, evin bacasını, çıkan dumanları çizmeyi denesem onlarda aynı olurdu. Biliyorum.
Ama ne bir ev istedim ne de bacasından çıkan duman olmak.
Bir kuş olmak istedim.
Yavaş yavaş bulutlara uzandım. Kanatlarımı çırptıkça daha yükseğe daha yükseğe… Göğe kavuşan bir kuş… Jonathan Livingston oldum belki de.
“Bir kanat ucunuzdan diğerine kadar tüm bedeniniz, düşündüklerinizden başka bir şey değil. Düşüncelerinizin zincirlerinden kurtulun, bedenlerinizin zincirlerini kırın.”
Zincirlerimi kırdım. Uçtum, uçtukça her bir hareketimde yeni şeyler kattım kendime.
Uçtum, gideceğim yeri düşünmeden uçtum.
Sadece, uçtum.
Gözlerimin gördüğü yere kadardı hayat diye düşünürdüm bir zamanlar.
Baktığım yer, yaşadığım yerdi.
“Gözünle gördüklerine sakın inanma. Görünenlerin hepsi sınırlıdır. Anlayarak bakmaya, bildiklerinin ötesine geçmeye çalış.”
Uçtum.
Gözlerimi açtığımda, ondaydım. Gözlerimi açtığımda, onu görmeme gerek yoktu.
Gözlerimi açtığımda, ondaydım. Hissedebiliyordum.
Uçtum.
Elim kaleme gitti. Bir ev çizdim. Bacasından duman çıkan bir ev çizdim. Bulutlarımı minik minik doldurdum. Bulutlara uzanan bir adet martı çizdim.
Gökyüzünde salınan…
- Evin içineyse?
“Görünenlerin hepsi sınırlıdır.”
…
Bazen öyle olur, sadece zaman hızlı geçsin istersin.
etkileyici....
https://www.youtube.com/watch?v=NrgcRvBJYBE
Ayrıldık İşte
https://www.youtube.com/watch?v=Llsm2qKZwwc
Bazen Gitmek Gerekir
Bazen veda etmek gerekir; bir düşe, bir aşka, bir sevgiliye, bir dosta, bir hayale ve bazen bir ömre… Bazen bırakmak gerekir ipin ucunu…
Bazen Gitmek Gerekir
Yosun tutunca yürekler, kimse kayıp düşmesin hayatın orta yerine tek başına diye ve hiç kimse küfür etmesin diye birbirinin ardından, bazen gitmek gerekir.
Sandık odası muamelesi görmüş, ne kadar çer çöp ve eski aşk varsa içine atılmış bir kalbi, şöyle ters çevirip, güzel bir silkelemek gerekir. Bütün camları açıp, tozlarını silmek gerekir hayatın.
Ne yapsan, ne kadar düşünsen, nice koştursan ve uğraşsan hep aynı cevaba çıkıyorsa soruların, artık düşünmek de anlamsızlaşır. Bazen güneşi arkana alarak yürümek gerekir.
Acın bir merminin hızına yetişmişse geceyi bile beklemeden ve artık hiçbir kurşun işlemiyorsa kırgınlıklarına, bazen veda etmek gerekir yüreksiz dostluklara.
Bir güzellik, bir gülümseme, bir çift söz veya her ne uğruna harcadıysan bir ömrü; bazen hepsini itip elinin tersiyle hiç jelatini açılmamış bir geleceğe koşmak gerekir.
Her günün sonunda hesap yapmaya başladıysan ve bütün yaşadıklarının aykırılığını bir ot gibi ayıklıyorsan içinde, bazen sadece bırakmak gerekir.
Başka bir lisan öğrenmemiş olabilirsin ama sevmek tek ortak dildir. Sen hiçbir yabancının gözünde tanıdıklaşmadıysan, bazen sadece aşık olmak için gitmek gerekir.
Ölümün ve aşk acısının aynı haneye yazıldı kış gecelerinde, cam kenarlarında ağlamış bir kadının gözleri kadar yanmadıysa canın, hangi hayatın elini tutmaktasın? Bazen sadece sormak gerekir…
Gökyüzüne bir merdiven dayamak, bir ağacın kovuğunda yaşamak veya bir çift kanat takmak gelmediyse hiç aklına bugüne kadar; bazen sadece başka yöne bakmayı bilmek gerekir.
Bazen sadece küçük bir çocuğu, bazen sadece yanından geçip gitmiş bir çift gözü, bazen sadece yüzyıllar önce yazılmış bir şiiri sevmek gerekir. Bazen sadece gitmek gerekir….
Bazen veda etmek gerekir; bir düşe, bir aşka, bir sevgiliye, bir dosta, bir hayale ve bazen bir ömre…
Hayat....
Hayat;
Seni kaç kişinin aradığı, kiminle çıktığın,
çıkıyor olduğun veya çıkacağın demek de değildir.
Kimi öptüğün, hangi sporu yaptığın, kimlerin seni sevdiği de değildir. Hayat, ayakkabıların, saçın, derinin rengi de değildir.
Nerede yaşadığın veya hangi okula gittiğin de değildir.
... Aslında hayat; notlar, para, giysiler,
girmeyi başardığın ya da başaramadığın okullar da değildir.
Hayat;
Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir.
Kendin için neler hissettiğindir.
Güven, mutluluk, şefkattir.
Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır.
Hayat;
Kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir.
Ne dediğin ve ne demek istediğindir.
İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir.
Her şeyden önemlisi hayatı, başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir.
İşte hayat bu seçimden ibarettir.
İnsanların en acizi dost edinemeyen,
ondan daha acizi ise dost kaybedendir..
* Charles Eguone Devamını Gör
Hayat
Hayat;
Seni kaç kişinin aradığı, kiminle çıktığın,
çıkıyor olduğun veya çıkacağın demek de değildir.
Kimi öptüğün, hangi sporu yaptığın, kimlerin seni sevdiği de değildir. Hayat, ayakkabıların, saçın, derinin rengi de değildir.
Nerede yaşadığın veya hangi okula gittiğin de değildir.
... Aslında hayat; notlar, para, giysiler,
girmeyi başardığın ya da başaramadığın okullar da değildir.
Hayat;
Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir.
Kendin için neler hissettiğindir.
Güven, mutluluk, şefkattir.
Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır.
Hayat;
Kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir.
Ne dediğin ve ne demek istediğindir.
İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir.
Her şeyden önemlisi hayatı, başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir.
İşte hayat bu seçimden ibarettir.
İnsanların en acizi dost edinemeyen,
ondan daha acizi ise dost kaybedendir..
* Charles Eguone Devamını Gör
ÖLMEK ÇÖZÜM DEGİL
ölmek çözüm değil ,
ölümü yenmeye geldik,
dağları deldik,
ışığımız görülmediyse ışıksız olduğumuzdan değil,
deldiğimiz dağların karanlığından...
adam gibi bir hayata adım atma özlemi,
ne hallere getirdi,
belalı başım,
efkar,acı,keder,hışım...
bir darbe daha ne farkeder,
binlercesinin yanında,
onuda geçersin,
sevdikeçe azmettikçe
mertlik oldukça kanında.
ölmek çözüm değil ,
ellerinde ölümsüzlüğü tutmak varken,
yüreğinde onu unutmak varken,
kirlenmiş dünyanın yıkıntıları arasında can çekişme
gözlerinde kıymık parçası ol,
akciğerinde kanser,
beyninde tümör...
göreceksin sevgi ve mutluluğu,
karamsarlıktan arınacaksın,
akacaksın,durulacaksın,
yorulsan da insanca yorulacaksın.
ölmek çözüm değil ,
yokluğu düşün,
eli kınalı gelinlik kızların bombalarla yok edilişini,
bıyıkları yeni terlemiş delikanlıları...
yaşamak inadına,
onurlu,gururlu,
köpekleşmeden,
satmadan yüreğindekileri...
yaşarken ölemden ölmek yok Ertaç,
taaa sonsuza dek.