...
Barış sürecini izlerken bir çok soru beliriyor aklımda.
Soruları yok etmesi beklenen barış tam aksine yeni sorular yaratıyor.
Anlaşılamayan, karanlıkta bırakılan ve tartışılması istenmeyen konular gittikçe çoğalıyor.
Her şeyden önce, bugün barış şartının demokrasinin yok edileceği bir başkanlık sistemine bağlanmasının nedenini anlayamıyorum.
Barış ve başkanlık ne zaman birbirinin vazgeçilmez parçaları haline geldi?
Kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıracak ve yargının denetimini “başkana” verecek bir baskı rejimi neden barış için vazgeçilmez şart?
Demokrasi ve barış niye birbirinin zıddı iki kavram gibi sunuluyor?
Kavrayamıyorum…
***
Demokrasi olmadan barış nasıl olacak?
Demokrasiyi yok ederek barış yapacaksak o “barıştan” sonra insanlar nasıl özgürleşecek?
Özgürleşemeyecekse o barış nasıl kalıcı hale gelecek?
Özgürlük olmadan barış olur mu?
Bugün özgürlüğe doğru mu gidiyoruz?
Bütün yönetimin ve iktidarın tek bir adamın elinde toplanacağı bir sistemde Türk ve Kürt vatandaşlar nasıl özgür olabilecekler?
Yargının denetimini siyasi iktidara verirseniz muhalifler nasıl konuşacak, nasıl eleştirecek?
Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun savunduğu “başkanlık sistemine” sahip bir tek demokrasi var mı yeryüzünde?
Bütün bu sorular aklımda dolaşıyor ve kimse bu soruları konuşmuyor, kimse bu soruların cevabını vermiyor.
Hatta bu soruların sorulmaması isteniyor.
Niye sormamamız gerekiyor?
Niye susmamız gerekiyor?
Neden demokrasiyi savunmamalıyız?
Neden demokrasiyi ve barışı birlikte istemeyelim?
***
Silahlar sussun.
İnsanlar artık ölmesin.
Bunu sağlayan her adım herkesin ortak arzusu, bu adımdan sonra da bir daha silahlara asla ihtiyaç duyulmayacak ortak bir demokrasi kurulması için elele verilsin.
Herkesin eşit ve özgür olacağı bir demokrasiyi sağlayacak bir anayasa yazılsın.
Anayasa yapılmadan gerçek barış olabileceğine siz inanıyor musunuz gerçekten?
Anayasa yapılırsa barış gerçek ve kalıcı olur.
Ne yazık ki bugün böyle bir gelişmenin işaretleri yok ortada.
Tam aksine.
Türkiye’yi demokrasiden uzaklaştıracak bir anayasa süreci, barış süreci ile atbaşı gidiyor.
İşte ben de demokrasisisiz bir barışın nasıl olabileceğini kavrayamıyorum.
Hiçkimse eşit olmayacak, hiçkimse özgür olamayacak ama barış olacak.
***
Sanki savaş, bu ülkede çok fazla özgürlük ve eşitlik olduğu için çıktı.
Sanki otuz yıldır insanlar başkanlık sistemini getirebilemek için ölüyor.
Demokrasiyi tümden yok edip başkanlık sistemini getirince mi barışa kavuşacağız.
Başkalarını bilmem, ben barışı ve demokrasiyi birlikte istiyorum.
Siz istediğinizden vazgeçin, ben bu ikisinden de vazgeçmem.
Çünkü biri olmazsa öbürünün de
kalıcı olmayacağına inanıyorum.
Çok mu abartıyorum sizce?
Yoksa sadece bu sessizlikte çok mu sesim çıkıyor…
Özgürlük olmadan barış olur mu?
Adın Aşk mı Senin?
Adım aşk der gibi bakıyorsun, soyadın ne? Hangi zamanda edilen bir duaya karşılık geldin? Artık şarkılardan fal tutmuyordum ve kimse için söylenecek bestem kalmamıştı, o yüzden mi buradasın?
Adın Aşk mı Senin?
Aşkın kendisiymişsin gibi yürüyorsun yollarda, tafran da bundan olmalı. İnandırabilecek misin kalbimi? Sevda dediğin vurgunları önceden çok yedim ben, şimdi derin sularda yüzmüyorum, bir okyanusun ortasında huzurla maviliği izlemek gibi hayallerim de kalmadı. Kandırabilecek misin?
Duvara nasıl çarpıldığını bilirim, ayak sesi dinlemenin hazin yalnızlığına da batıp çıkmışlığım vardır. Senden önce geçtiğim bir ömürden kalma anılarım var aklımda, birazı karanlık ve acı, silebilecek misin?
Beynimin derinliğinde sesler, yüzler, fotoğraflar, kalabalık ve karmakarışık, eline bir fırça alıp, beyaza boyayabilecek misin?
Şimdi olduğumdan farklı biri yapmaya çalışmadan sevebilecek misin? Bu halime gelmek için çok bedeller ödedim. Bir çamur parçasıydım, şekillendim önce, sonra cehennemlerde yandım alev alev, şeklim bozulmasın diye. Sonra boyandım, gri de bir renk değil midir? Lafta kolay gelir de, yaşaması ağırdı. Gördüğünden başka bir ben var içimde, onu bulup çıkarabilecek misin?
Dilimin suskunluğuyla, aslında ne ağır konuştuğumu duyabilecek misin? Cümlelerim içinden ışık hızıyla geçecek mi, yoksa gerçekten dinleyecek misin? Bağırırsam herkes duyar elbette, önemli olan sessizliğime bakıp, ne dediğimi anlayabilecek misin? Sıradanlaşmayı ben de bilirim, hatta kolay bile olurdu, tırnak içinde veya büyük harflerle anlatmak derdimi ama ruhum yaşlıdır benim, görüntüme bakma. Biriktirdiğim yıllara neler sığdırmışım, sayabilecek misin?
Kafam bozulsa bir gün, basıp gitsem uzaklara, kimseye haber vermeden, gizlice; peşime düşüp gelebilecek misin? Aşk uğruna yollara düşmek ne demek, en iyi ben bilirim. Öyle büyük bir yürek lazımdır ki, gidenin ardından, aynı hayale koşabilmek için. Kendinden, düzeninden, alışkanlıklarından vazgeçip, bir sevda uğruna kalkıp gidebilecek misin?
Biraz zor gelmiş olmalı isteklerim. Tok misafir ağırlamak gibidir benim aşkım, bütün bunları göze alabilecek misin? Biraz pazarlık edelim istersen. Sen inandır ve kandır beni, kimsenin sevemeyeceği kadar büyük bir kalp vereyim karşılığında. Başkalarından sakladığım, temiz kalmış yanımı sana emanet edeyim. Beyaza boyayabilirsen hafızamı, ben de gençliğimi, sonsuz güveni, sadakati, neşeyi ve mutluluğu vereyim sana. İçinde hiç siyah barındırmayan bir kadın teslim edeyim. Öyle ya, hafızası olmazsa insanın, kötülüğü bilir mi? Sen değiştirmeden sevmeyi becer, ben fark etmeden sana dönüşürüm zaten. Cümlelerimin altını doldur sen, ben de en güzel aşk şiirlerini yazayım adına ve bir sözüne canımı vereyim. Sen düş peşime gel, tutkuna hayran kalıp, ömrün boyunca yaşayamayacağın bir hayatı ayaklarının altına sereyim.
Adım aşk demiştin galiba, peki soyadın ne? Ayrılık mı?....
Çok sevdiğimden yahu zor sevdiğimden....
https://www.youtube.com/watch?v=_Cm1aJQTsjU
HER ŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Can YÜCEL
Yaşasın Kötülük:
Başbakan ,iki metre ilerisinde duran Hakan'a sormuş;
- ''Gizli gizli sen mi içiyorsun birayı?''
Hakanda derin bir sessizlik... İyice köpürmüş Başbakan:
"Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun beni?
Hakan ''Hayır burdan hiçbir şey duyulmuyor efendim" der
Başbakan "Olacak şey mi! İki adım öteden beni duymuyorsun ..''
Hakan bıyık altından gülmüş, - '' İsterseniz yer değiştirelim anlarsınız...'' Yer değiştirmişler. Bu kez Hakan seslenmiş
-''Deniz Feneri için toplanan bağışları kim zimmetine geçiriyor?'
Başbakan kendi kendine söylenmiş. -''Hakikaten yahu! Buradan hiç bir şey duyulmuyor.''
eyyy askkk:):):)
Bekar imam köyde
aşık olduğu kızı istetmiş
ama vermemişler..
namaz vakti gelince
mikrofona
sıradaki ezanı
sevipte kavuşamayanlar
için okuyorum .
demiş :))))))))
İçimden geldi yine yazmak.ve senin bende başladığın gibi başlıyorum yazmaya...
Bir sevda mektubunun son satırına nokta koymadan önce,
Bir kaç kadeh şiir içtim bu gece
Nefretini üzerime çakarak yağan, sensizliğin sağanağına tutuldum
Her damlasında biraz daha kuruyor hayallerim
İliklerime kadar sinmiş, bir unutulmuşluğun hüznü..
Dört tarafı yalnızlıkla çevirilmiş bir ızdıraba
Yalan sarısı yaprakları döküldükçe
Ve ezdikçe deli yangınların
Ufkumu kanatıyor, gül yüreğindeki diken..
Bu kaçıncı sensizliği söndürüşüm kül tablalarında
Bu kaçıncı savruluşum gözyaşlarımın dalgalarında
Şimdi bir tebessümün amortisi kalır geriye
Ve tutmamış bir aşkın mayası, benden sana hediye..
Bir kaç kadeh daha şiir içip, körkütük şair olsam
Hangi nakarata sığar ki sevdan
Gözlerinin dibindeki uzaklardayken
Nasıl anlatabilirim ki yüreğimdeki gökyüzünü..
Şimdi utangaç bir isyan teselli eder,
Senden vaz geçen öfkemi
Zimmetine geçirdiğin yarınlarım yüzünden
Güneşlerim hep düne doğdukça,
Kimyasal bir aşkın izlerini taşır
Yüreğimdeki kabuk tutmamış yaralar
Ve bir olasılık gelip, beynimin kapısını aralar.
Ya aşk evrim geçirdi, ya da Ecelin adı zaten aşktı...
Kaç kişi bu fikre katılır acaba
www.youtube.com/watch?v=2D4bzrLHyZs
şikayet
bu şahız beni rahatsız ediyor küfürlü sözler söylüyor lütfen banayardımcı olursanız sevinirim teşekürller( ahirim sensin ) işaretlediğim şahız
KaçmaK
Bazen kaçmak istiyorum uzaklara...
Sonra aklıma Müge Anlı ve Yalçın abi geliyor, vazgeçiyorum...