Sayın Oyuncularımız,
Kasa tekrar açıldı! Kasaya 4 basamaklı PİN kodu ile giriş yapılır. Daha fazla bilgi almak için buraya gidiniz.
peki ya siz nasılsınızz hıııı:):)
Bir kamyonun çarpışıyla yaralanmış olan Çiftçi Memet kazadan sorumlu tuttuğu taşıma şirketine dava açıyor. Mahkeme salonunda şirketin avukatı ile Memet karşı ka...rşıyalar, ve avukat soruyor:
- Ama siz kazadan sonra gelen polis memuruna “ben çok iyiyim” demediniz mi?” - Anlatayım ağam; Ben bizim eşeği gasabada satışa götürmek üzere gamyonetime bindirmiştim ki...
- Bırakın ayrıntıları Memet Bey, siz sadece soruma yanıt verin: Siz, kazadan hemen sonra gelen Polis memuruna “ben çok iyiyim” dediniz mi, demediniz mi? - İşte anlatıyom ya Avukat bey; eşeği gamyonete yüklemiş, yola çıkmıştım ki...
Avukat tekrar adamın sözünü kesti ve Hakime dönerek: - Sayın hakim, size olayın tam olarak nasıl gerçekleştiğini davacının kendi ifadesi ile almaya çalışıyorum ama, soruma yanıt vermiyor. Bu bey, kazadan hemen sonra olay yerine ulaşan polis memuruna ifadesinde “çok iyi” olduğunu söylemiş. Kayıtlara geçmiş. Şimdi, aradan kaç hafta sonra müvekkilime dava açıyor. Ben bu davada, bu şahsın mahkemeyi yanıltmaya çalıştığına inanıyorum. Lütfen, sadece soruya yanıt vermesini söyler misiniz? Yargıç çitçinin hikayesi ilgilendirir gibiydi:
- Eşek hakkında söyleyeceklerini merak ettim aslında; Bırakalım da anlatsın.... Memet Yargıça teşekkür ederek devam etti:
- İşte dediğim gibi, sayın Hakimim, tam eşeğimi gamyonetime bindirmiş şehre doğru gidiyodum ki, bu şirkete ait gucuman bi kamyon, “DUR” tabelasına aldırmadan üzerime sürdü ve bize çarptı. Ben yolun bi yanına fırladım, Garagaçan bi yana....nasıl kötüyüm, nasıl kötü, anlatamam...gıp ırdanamıyom sancıdan...öte yanda Garagaçan bir anırıyo, bir anırıyokine, ortalık inliyo.. derkene bi pulis memuru geliverdi, Garagaçanın sesini duymasile önce ona dooru getti, eğildi, bahtı, tabancasına davrandı, alnının ortasından Garaganımı urmasın mı??? Soonacııma, yolun garşı tarafına geçti, bana dooru geldi, dedikine:
- Eşeğin hali berbattı, vurmak zorunda galdım, “sen nassın?” dedi.....
- Ama siz kazadan sonra gelen polis memuruna “ben çok iyiyim” demediniz mi?” - Anlatayım ağam; Ben bizim eşeği gasabada satışa götürmek üzere gamyonetime bindirmiştim ki...
- Bırakın ayrıntıları Memet Bey, siz sadece soruma yanıt verin: Siz, kazadan hemen sonra gelen Polis memuruna “ben çok iyiyim” dediniz mi, demediniz mi? - İşte anlatıyom ya Avukat bey; eşeği gamyonete yüklemiş, yola çıkmıştım ki...
Avukat tekrar adamın sözünü kesti ve Hakime dönerek: - Sayın hakim, size olayın tam olarak nasıl gerçekleştiğini davacının kendi ifadesi ile almaya çalışıyorum ama, soruma yanıt vermiyor. Bu bey, kazadan hemen sonra olay yerine ulaşan polis memuruna ifadesinde “çok iyi” olduğunu söylemiş. Kayıtlara geçmiş. Şimdi, aradan kaç hafta sonra müvekkilime dava açıyor. Ben bu davada, bu şahsın mahkemeyi yanıltmaya çalıştığına inanıyorum. Lütfen, sadece soruya yanıt vermesini söyler misiniz? Yargıç çitçinin hikayesi ilgilendirir gibiydi:
- Eşek hakkında söyleyeceklerini merak ettim aslında; Bırakalım da anlatsın.... Memet Yargıça teşekkür ederek devam etti:
- İşte dediğim gibi, sayın Hakimim, tam eşeğimi gamyonetime bindirmiş şehre doğru gidiyodum ki, bu şirkete ait gucuman bi kamyon, “DUR” tabelasına aldırmadan üzerime sürdü ve bize çarptı. Ben yolun bi yanına fırladım, Garagaçan bi yana....nasıl kötüyüm, nasıl kötü, anlatamam...gıp ırdanamıyom sancıdan...öte yanda Garagaçan bir anırıyo, bir anırıyokine, ortalık inliyo.. derkene bi pulis memuru geliverdi, Garagaçanın sesini duymasile önce ona dooru getti, eğildi, bahtı, tabancasına davrandı, alnının ortasından Garaganımı urmasın mı??? Soonacııma, yolun garşı tarafına geçti, bana dooru geldi, dedikine:
- Eşeğin hali berbattı, vurmak zorunda galdım, “sen nassın?” dedi.....
Ruyalarım Olmasa
Yıldızlara baktırdım fallara çıkmıyorsun Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa Pencereden bakmıyor yollara çıkmıyorsun Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa Zor mu geldi kalbinde bana sevgi saklamak Yakıp gittiğin yeri dönüp bir kez yoklamak Değil sabaha kadar seni öpüp koklamak Seni sarmam imkansız rüyalarım olmasa Sevmesem özlermiyim seni can pahasına Ne olur bir fırsat ver, beni bir daha sına Adını söyleyemem senden bir başkasına Seni sormam imkansız rüyalarım olmasa Düşlerimde incitsem günlerce uyuyamam Sana değil, saçının bir teline kıyamam Yıllar sonra dönsende' nerde kaldın' diyemem Seni kırmam imkansız rüyalarım olmasa Yalvarırım mektup yaz beş dakkanı ayırda Su serp yanan sineme sağlığını duyur da Yaban gülü gibisin dağda,kırda,bayırda Seni dermem imkansız rüyalarım olmasa... |
Oyun Fişi transferleri hakkında
Sayın Oyuncularımız,
24 Haziran 2013 tarihinden itibaren Oyun Fişi transferinin kuralları değiştirilir. Böyle bir transfer yapmak için satın aldığınız Oyun Fişi'nin toplamı transfer yaptığınız Oyun Fişi'nin toplamından daha yüksek olması gerekmektedir.
Kullanılabilir transfer miktarı 10 Haziran 2013 tarihinden itibaren hesaplanır. Ödeme toplamı transfer limiti demektir. Bu değişiklik Oyun Fişi transferlerinin ihlali nedeniyle yapılacaktır.
Öyle içimdesin ki.
|
|
Öyle içimdesin ki.
Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var. Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız. ... Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca? Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine. Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim. Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum. Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başında içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün. Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım. "Yine zamansız yağmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum. Neler yazmışım diye merakımdan. Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende. |
GECE GÖZLÜ'M
bir yudum sen olsaydın dinerdi susuzluğum, gözlerim yıldız dökerdi kanlı yaslar yerine, ışık saçardı gülüşlerim böyle kırılmazdı kolum kanadım sen olsaydın yanımda değişirdi dünyanın rengi maviye boyanırdı düşler dağıtmazdı beynimi o karamsar düşünceler hasret şarkıları dokunmazdı yüreğime ağlamazdım yerli yersiz canım acımazdı böyle çok GECE GÖZLÜ'M.......... |
dikkattttt:):):):)
Tıp fakültesinde ilk kez kadavra başına toplanan öğrenciler, baya bir merak ve ilgiyle kadavrayı incelemektedirler.. Profesör dersine başlar.. 'Tıpta iki şey... doktorlar için çok önemlidir, ilki insan vücudu ile ilgili hiç bir şey sizin için iğrenç olmamalıdır..' Örneğin, der ve parmağını cesedin kıçına sokar ve çıkartıp kendi ağzına götürür.. 'Hadi bakalım şimdi sizlerde aynı şeyi yapınız..!' Ögrenciler şok içinde, hepsi duraksarlar ama bakarlar ki profesör çok ciddi, istemeye istemeye hepsi sırayla kadavranın kıçını parmaklayıp sonrada emerler.. Öğrencilerin hepsi bu işin tadına bakıp berbat bir hale gelmişken, profesör konuşmasını sürdürür; 'Bir tıp doktoru için ikinci en önemli nokta gözlemdir' der ve devam eder; 'Ben kadavranın kıçına orta parmağımı soktum ama kendi ağzıma işaret parmağımı götürdüm..' Şimdi bir doktor için, dikkat etmenin ne kadar önemli olduğunu da öğrenmiş bulunuyorsunuz..!' Neymiş..? Sonuç olarak, işimizi dikkatli yapmazsak boku yeriz.. '' :))
Erkeklerin Ricasıdır..:)))
ERKEKLERİN KADINLARDAN RİCASIDIR.
*8 hafta süren bas ağrıları baş ağrısı olamaz,bir
doktora gidin. *
Alışveriş yapmak zevkli değildir ve asla da
olmayacaktır.
*'Beni seviyor musun?' diye sormayın. Emin olun ki
sevmesek yanınızda bir saniye bile durmayız...
*Bizden sizinle aynı üzüntüyü çekmemizi beklemeyin,
o sizin kız arkadaşlarınızın işidir.
*Bir yere gittiğimizde, hangi kıyafeti giyerseniz giyin,
size çok yakışıyor, yemin ederiz. O yüzden bir daha
sormayın.
*Biz erkekler basitizdir. Mesela sizden ekmeği
getirmenizi istiyorsak,aslında ekmeği getirmenizi
istiyoruzdur. Bundan 'ekmek Masada değil' diye bir
iğneleme yaptığımız sonucunu çıkarmayın...
*Eğer 2 değişik şekilde anlayabileceğiniz birşey
söylemişsek ve bunlardan biri kötü ve sizi üzecekse,
kesinlikle öbür anlamında söylemişizdir, boşuna bizi
sıkıntıya sokmayın...
*Eğer birşey istiyorsanız sormanız yeterli. Birşeyi
açıklığa kavuşturalım. Biz erkekler öyle far klı
anlamlar
taşıyan dolaylı soruları anlamayız. Ne istiyorsanız
doğrudan söyleyin...
*Eğer şişmanladığınızı düşünüyorsanız büyük
ihtimalle şişmanlamışsınızdır zaten. Bize sormayın,
cevap vermeyi reddediyoruzdur.
*En karmaşıik durumda bile bizim için temel kural
şudur: 'En kolayını seç'. Bizden komplike şeyler
beklemeyin.
*Erkekler en fazla 16 renk görürler. Mesela,
şampanya bir renk değil, bir içkidir.
*Erkeklerin çoğunun en fazla 3 çift ayakkabısı vardır.
*Biz basitizdir. O yüzden 30 çift ayakkabınızdan
hangisinin kıyafetinize
uyacağını sormayın, bilmiyoruzdur. Sormayınız.
*Cuma + Cumartesi + Pazar = Bol yemek ve mutfak
gerçekliğinin icrasıdır...
Bizi anlamaya çalışın lütfen, fazla abartmayın ama..
*Evi temizleyip yorulduktan sonra, yüzünüze
bakılmayacak haldeyseniz, yaptığınız temizliğin bizim
için
bir anlamı yoktur, takdir beklemeyin.Temiz bir evden
önce güzel en azından bakımlı görünen bir kadınla
bir evi paylaşm ak daha anlamlıdır...
*Ev işlerinden sonra yattığınız yerde sızıp kalıyor ve
her türlü kur çabasına yorgunum diyorsanız bu bizi
bozar... Bir erkeğe temiz evden önce temiz bir eş ve
hatta sadece bir eş lazımdır. Temizlik bir temizlikçi
tarafindan da yapılabilir ama bazı şeyler temizlikçi ile
yapılmaz...yapılmamalı da.
*Size 'neyiniz var' diye sorduğumuzda, 'hiç bir şeyim
yok' derseniz size inanırız, bizim için olay bitmiştir.
O yüzden bir şeyiniz varsa doğrudan söyleyin sonra
bizi anlayışsız durumuna düşürmeyin...
*Yeteri kadar ayakkabınız ve elbiseniz varken bizi
iflas ettirmek bir sevgi gösterisi değildir..
*8 hafta süren bas ağrıları baş ağrısı olamaz,bir
doktora gidin. *
Alışveriş yapmak zevkli değildir ve asla da
olmayacaktır.
*'Beni seviyor musun?' diye sormayın. Emin olun ki
sevmesek yanınızda bir saniye bile durmayız...
*Bizden sizinle aynı üzüntüyü çekmemizi beklemeyin,
o sizin kız arkadaşlarınızın işidir.
*Bir yere gittiğimizde, hangi kıyafeti giyerseniz giyin,
size çok yakışıyor, yemin ederiz. O yüzden bir daha
sormayın.
*Biz erkekler basitizdir. Mesela sizden ekmeği
getirmenizi istiyorsak,aslında ekmeği getirmenizi
istiyoruzdur. Bundan 'ekmek Masada değil' diye bir
iğneleme yaptığımız sonucunu çıkarmayın...
*Eğer 2 değişik şekilde anlayabileceğiniz birşey
söylemişsek ve bunlardan biri kötü ve sizi üzecekse,
kesinlikle öbür anlamında söylemişizdir, boşuna bizi
sıkıntıya sokmayın...
*Eğer birşey istiyorsanız sormanız yeterli. Birşeyi
açıklığa kavuşturalım. Biz erkekler öyle far klı
anlamlar
taşıyan dolaylı soruları anlamayız. Ne istiyorsanız
doğrudan söyleyin...
*Eğer şişmanladığınızı düşünüyorsanız büyük
ihtimalle şişmanlamışsınızdır zaten. Bize sormayın,
cevap vermeyi reddediyoruzdur.
*En karmaşıik durumda bile bizim için temel kural
şudur: 'En kolayını seç'. Bizden komplike şeyler
beklemeyin.
*Erkekler en fazla 16 renk görürler. Mesela,
şampanya bir renk değil, bir içkidir.
*Erkeklerin çoğunun en fazla 3 çift ayakkabısı vardır.
*Biz basitizdir. O yüzden 30 çift ayakkabınızdan
hangisinin kıyafetinize
uyacağını sormayın, bilmiyoruzdur. Sormayınız.
*Cuma + Cumartesi + Pazar = Bol yemek ve mutfak
gerçekliğinin icrasıdır...
Bizi anlamaya çalışın lütfen, fazla abartmayın ama..
*Evi temizleyip yorulduktan sonra, yüzünüze
bakılmayacak haldeyseniz, yaptığınız temizliğin bizim
için
bir anlamı yoktur, takdir beklemeyin.Temiz bir evden
önce güzel en azından bakımlı görünen bir kadınla
bir evi paylaşm ak daha anlamlıdır...
*Ev işlerinden sonra yattığınız yerde sızıp kalıyor ve
her türlü kur çabasına yorgunum diyorsanız bu bizi
bozar... Bir erkeğe temiz evden önce temiz bir eş ve
hatta sadece bir eş lazımdır. Temizlik bir temizlikçi
tarafindan da yapılabilir ama bazı şeyler temizlikçi ile
yapılmaz...yapılmamalı da.
*Size 'neyiniz var' diye sorduğumuzda, 'hiç bir şeyim
yok' derseniz size inanırız, bizim için olay bitmiştir.
O yüzden bir şeyiniz varsa doğrudan söyleyin sonra
bizi anlayışsız durumuna düşürmeyin...
*Yeteri kadar ayakkabınız ve elbiseniz varken bizi
iflas ettirmek bir sevgi gösterisi değildir..